Dedeağaç Metropoliti Anthimos kaleme aldığı yazıda acı ama gerçeği söylemeyi başarıyor.
Ama öncelikle Yunanistan’da Kilise nedir, devletin içinde ne kadar etkili olduğuna bakalım.
Yunanistan genel yapısı nedeniyle bir din devletidir. Yunanistan’da Kilise ve Kilisenin başı her şeyin üstündedir. Örneğin halkın oyuyla seçilen Başbakan, Milletvekillerinin oyuyla seçilen Cumhurbaşkanı, Yunanistan Ortodoks Kilisesinin Başmetropolitinin huzurunda ayin ile yemin töreni yapılmadan göreve başlayamıyor. Bunun için Yunanistan’da Kilise devletin işleyişinde önemli bir faktördür.
Merkez Atina’dan dışarıya çıkmaya başladığınızda, değişik kentlere yayıldığınızda ise karşınıza her ilin yine Kilise başta olmak üzere Metropolitlik kurumu ve bu kurumda görev yapan Metropolitler çıkar. Her bir kentte Metropolit katılım sağlamayınca seçimler sonrasında Yerel Yöneticiler yemin edemez, dolayısıyla da göreve başlayamaz. Eğer her kim Kiliseyi bu tür uygulamaların dışında bırakmaya kalkarsa eğer, o kişi veya kişiler Kilise tarafından aforoz edilir. Yani Hristiyanlıkta din kardeşliğinden ve Kiliseden dışarıya çıkarmak, uzaklaştırmak anlamına geliyor. Kısacası Yunanistan’da Kilise her şeydir.
Gelelim Dedeağaç Metropoliti Anthimos’un, 22 Kasım 2020 Pazar günü kaleme aldığı yazıya. Metropolit Anthimos’u hemen hemen her yazısını takip eden biri olarak, zaman zaman inandığı ve bildiği doğruları ve gerçekleri yazdığını da gördüm. Bu defasında da yine doğru olan ve çağımızda insanlığın kabusu olmuş ve birçok insanın yaşamını etkilemiş ve elinden almış ve halen de almaya devam eden Covid-19 ile yazdığı yazı dikkatimi çekti. Anthimos birçok Metropolitin karşı çıktığı ve insanlara “Kiliselerde ayinde ve kutsal ekmekten Koronavirüs bulaşmaz” açıklamalarına karşı görüş belirtiyor. Yunanistan’da ilk kez bir Metropolit bunu yapma cesareti gösteriyor.
Dedeağaç Metropoliti Anthimos kaleme aldığı yazıda acı ama gerçeği söylemeyi başarıyor. Anthimos yazısında, “İnsanüstü olduğumuza inandık, yanlışımızı itiraf etmemiz, doğruyu haykırmamız yerine virüsten enfeksiyon olabileceğimizi gizledik ve mezara götürüldük.” İfadelerini kullanarak bir bakıma gerçeği kabullenerek uyarı ve aynı zamanda itirafta bulunuyor.
Anthimos yazısında özetle şu ifadelere yer veriyor:
“İnsanüstü olduğumuza inandık”
“Sevgili dindaşlarım, özellikle karantina dönemlerinde pandeminin zorluklarını yaşadığımız bir dönemde hepimizin öğreneceği daha çok şey var. Öğreneceğimiz çok şey var da, keşke bunu anlamamız için Meryem bizlere sahip çıksın, çıksın ki anlayalım ve hepimiz bunu kabullenelim.
Burada sizlerden şunu duyuyorum; “hükümete baskı uygulayın, uygulayın ki Kiliseler açılsın ve ibadet etmeye gelelim. Radyolardan televizyonlardan ibadet etmek istemiyoruz” diye mırıldanıyorsunuz.
Ancak ben söylediklerimle, sizlerin gelmesi için Kiliselerin açılmasını ima etmiyorum. Hükümet çok iyi yaptı ve kapadı. Halkımız genel anlamda belki yorgunluktan olacak ki bu ciddi meseleye gerektiği kadar sorumlulukla yaklaşmadı.
İnançlı Hristiyanlar olarak ve birçok din görevlimiz devletimizi ortak yönettiğimize inandık. Ancak siyasilerin devleti daha iyi yönettiği kanıtlandı. Neticede biz Kilisemizi dahi iyi yönetemediğimiz ortaya çıktı.
İnancımıza göre Theos (Allah) bizi kurtarmak zorunda, diğerlerini ise kurtarmayacak. Ancak bu inancımızın yoksul, yetersiz ve küçük bir inanç olduğu ortaya çıktı. İnancımızın dağları hareket ettireceğini zannediyorduk, ancak küçük bir virüsü dahi hareket ettiremedik.
İnsanüstü olduğumuza inandık, yanlışımızı itiraf etmemiz, doğruyu haykırmamız yerine, virüsten enfeksiyon olabileceğimizi gizledik ve mezara götürüldük. Yanlışı yapıp kabullenmek ezilmek değil, hepimiz insanız. Tam tersi egoistliğimiz ulu ortamda yalanlanmasın diye yapmıyoruz. Kabadayılıklara müsade edilmiyor. Dindar egoistlik insanı öldürüyor.
Onun için sizlere maskelerinizi takın diye bağırıyordum. Şimdi buradan “virüs yok inanmayın” diyenlere sesleniyorum; gizlendiğiniz lağımlarınızdan çıkın, cinayet dolu konuşmalarınızla ilgili haklı olduğunuzu kabul ettirmeye çalışmayın. Kim becerebilirse sakin olsun.”