Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, “Türkiye’nin Akdeniz’de müdahil olmasını görmek istediğini söyleyen AB, BM ve ABD’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türkiye arasındaki Münhasır Ekonomik Bölgenin (MEB) sınırlandırılması için inisiyatif alınması artık daha da zorunlu hale geliyor.” Dedi.
Paskalya bayramı öncesinde Güney Kıbrıs’ın Çeri’deki “Sotos Haciprokopiou” askeri kışlası ziyaretinin ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Bir gazetecinin Anastasiadis’e, Kıbrıs sorunuyla ilgili müzakereleri sürdürme iradesi göz önüne alındığında, Ukrayna gibi uluslararası gelişmelerin gölgesinde yeni bir sürecin başladığının sinyalini birinin vermesini bekleyip beklemediği sorulduğunda şu cevabı verdi.
“Bosna-Hersek veya Lübnan’daki koşulları yaşamak istemiyoruz”
“Ukrayna krizinin Avrupalılar, Amerikalılar ve aynı zamanda BM’ye, Ukrayna savaşının nedenleriyle ilgili önemli sorunları çözmek için koşulları yaratma fırsatı sunduğu izlenimini edindim.
AB’nin alternatif enerji kaynakları aradığı iyi bilinmektedir. Bu enerji kaynakları, Doğu Akdeniz’deki Levanten Havzasında, İsrail, Mısır veya Kıbrıs yatakları tarafından sunulmaktadır. Ve sadece bu değil, çünkü boru hatları yardımcı olabilir, bu yüzden Arap Körfezi ülkelerinden de bulunmalıdır. Dolayısıyla, Sayın Erdoğan dün söylediklerini izlenim olsun diye kastediyorsa ve keşke ben yanılabilsem. AB, BM ve ABD inisiyatif alsınlar.
Ve niyetim, güven artırıcı önlemlere ek olarak, AB’nin savaştan önce inisiyatif almasını önermekti. Türkiye’nin Akdeniz’de müdahil olmasını görmek istediğini söyleyen AB, BM ve ABD’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türkiye arasındaki Münhasır Ekonomik Bölgenin (MEB) sınırlandırılması için inisiyatif alınması artık daha da zorunlu hale geliyor.
İkincisi, bir meydan okuma olan taahhütlü, yasadışı ve gayrı meşru eylemler kaldırılmalı. Üçüncüsü, çözüm reçetesini veren BM’nin parametreleri var. Türkiye’nin ortaya koyduğu, yani iki ayrı devletli değil, iki toplumlu, iki bölgeli Federasyon. Devletin işleyişini, devletin bağımsızlığını veya garantilerden bağımsızlığını ve dolayısıyla üçüncü ülkelerin etkisine bağımlılığı kaldıracak şekilde olması şartıyla.
Amaçlananlarla benzer düzenlemelerin iki işlevsel olmayan ve esasen ölü devletle sonuçlandığı Bosna-Hersek veya Lübnan’daki koşulları yaşamak istemiyoruz.
Kıbrıs sorununun çözümünün BM ilkelerine, AB ilke ve değerlerine dayanması hem Kıbrıslı Rumların hem de Kıbrıslı Türklerin hem de Türkiye’nin çıkarınadır.
Türkiye bunu algılayabilirse, Gümrük Birliği’nin modernizasyonu, vizeler, katılım müzakerelerinde ilerleme, enerji konularında ilerleme, Türkiye’yi ilgilendiren konularda ilerleme gibi Türkiye-AB ilişkilerinde halihazırda var olan birçok sorun ortadan kalkacaktır. Böylece barış ve istikrar koşullarını yaratalım.” İfadelerini kullandı.
Anastasiadis’e “Türkiye’den olumlu bir işaret olup olmadığı” sorulduğunda, “Maalesef hayır. Aksine, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın dün söylediğine rağmen bize söylenen, Türkiye seçimlerine kadar Kıbrıs sorununu çözmek için herhangi bir girişimde bulunma niyetleri olmadığıdır.”
Bir gazetecinin Türkiye’nin İsrail, Mısır, Arap Körfezi ülkeleri gibi ülkelere yönelik dostluk saldırısı ve KKTC topraklarından boru hattı geçirme girişimine ilişkin ve bu planların gerçekleşmeyeceğine dair güvence olup olmadığı sorulduğunda Anastasidis şu cevabı verdi. “Burada geliştirdiğimiz üçlü işbirlikleri de bu tür olguları önleyen sağlam bir dış politikanın büyüklüğünü göstermektedir. İsrail ya da Mısır ile ilişkilerde herhangi bir gelişme, eğer ve elde edilirse, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin aleyhine tek taraflı bir eylemi engeller. Ve bu çok önemlidir.”
AB girişimi konusunun önümüzdeki Avrupa Konseyi’nde gündeme getirilip getirilmeyeceği sorulduğunda, “konunun tescil edildiği Mart Konseyi için aklımdaydı ama yaşananlardan sonra maalesef öncelikler alt üst oldu. Bununla birlikte, hem Avrupa Konseyi Başkanı Sayın Charles Michel, Dışişleri Yüksek Temsilcisi Sayın Josep Borrell’i hem de Avrupa Komisyonu Başkanı Sayın Ursula von der Leyen’i ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yaptığı son ziyaret sırasında Sayın Nuland’ı da bilgilendirdim.” Dedi.
Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis Paskalya bayramı münasebetiyle Savunma Bakanı Haralambos Petridis, Hükümet Sözcüsü Marios Pelekanos, Ulusal Muhafız Komutanı Korgeneral Dimokritos Zervakis ile birlikte Çeri’deki Ulusal Muhafızların “Sotos Haciprokopiu” kışlasını ziyaret etti.
Ulusal Muhafızlara konuşan Cumhurbaşkanı Anastasiadis şunları söyledi:
“Her iki toplumun da endişeleri var”
“Devlet adına, her birine, Ulusal Muhafızlarda görev yapan tüm erkek ve kadınlara en içten duygularımı ifade etmek, hazır bulunan erkek ve bayanlara şükranlarımı sunmak istiyorum. Ve aynı zamanda, caydırıcı gücü ve vatanımızın savunmasını güçlendirmek için uygun bir planlamayla Ulusal Muhafızlarda yürütülen çalışmalar için en içten tebriklerimi sunuyorum.
Bugünlerde kendini güçlü zannedenlerin empoze etmek istediği şeylere ne yazık ki tanık oluyoruz. Avrupa’da 60 yıllık barıştan sonra gerçekten eşi benzeri görülmemiş koşullar yaşıyoruz.
İşgalciyi andıran zihniyetleri ve tanık olduğumuz mevcut felaket olaylarını bilerek, Ulusal Muhafızların vatanımızın toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını etkin bir şekilde savunacak şekilde savunma yoluyla güçlendirilebileceği yönündeki pozisyonumuzdur.
Aynı zamanda, 1974 işgalinin feci sonuçlarıyla başa çıkmanın tek yolunun sayısız BM ve Güvenlik Konseyi kararlarını uygulamak olduğu konusunda ısrar etmekten de geri kalmıyoruz.
Bu da ancak uluslararası hukukun temel ilkelerine saygı duyan, aynı zamanda Kıbrıs (Güney) Cumhuriyeti’nin üyesi olduğu AB’nin ilke ve değerlerine de saygılı yaratıcı bir diyalog yoluyla yapılabilir.
Dün Türk Cumhurbaşkanı’nın bölgede barış ve Kıbrıs sorununa çözüm aradığını söylediğini duydum. Eğer gerçekten bu onun arzusu ise, Kıbrıs Türklerinin de Kıbrıslı Rumların da endişelerini göz ardı etmeyen diyalog ve olumlu önerilerimizin yerinde olduğunu pratikte ispatlamış bulunuyoruz. Devletin işleyişi, bağımsızlığı ve çağ dışı garantilerin ortadan kaldırılması sağlandığı sürece ne demek istediğimizi müzakere masasında kanıtladık.
Kıbrıslı Rumlara ve Kıbrıslı Türklere temin etmek istediğim şey, cesur adımlar ne Kıbrıs Rum toplumunun ne de Kıbrıs Türk toplumunun zararına olmadığı sürece, cesur adımlar atmaya kararlı olduğumuzdur.
Her iki toplumun da endişeleri var. Türkiye, bağımsız, egemen bir devlet, BM ve AB üyesi bir ülke içindeki müdahalelere son vermenin zamanının geldiğini nihayet anlarsa, bunların üstesinden kolaylıkla gelinebilir.
Ruhumun derinliklerinden, şahsi olarak size, ailelerinize Mutlu bir Diriliş, ama aynı zamanda vatanımıza da Mutlu bir Diriliş diliyorum.”