Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sabancı Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası Konferansı Göç: Önümüzdeki Yirmi Yılın Projeksiyonu ve Ötesi” programında konuştu.
Göç alanında uzman, seçkin isimleri bir araya getiren Dokuz Eylül Üniversitesini ve üniversite yönetimini tebrik eden Erdoğan, konferansın, mültecilerin statüsü hakkında Cenevre Sözleşmesi’nin 70. yıl dönümünde tertiplenmesinin bu buluşmaya ayrı bir anlam kattığına işaret etti.
Göç konusunun özellikle son yıllarda küresel bir mesele olarak dünyanın gündemini işgal ettiğine dikkati çeken Erdoğan, günümüzde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük insan hareketliliğinin yaşandığını vurguladı.
Aylan bebek başta olmak üzere Ege’de yaşanan insani dramların hiçbirinin unutulmadığını vurgulayan Erdoğan, “Büyük hayallerle çıktıkları yolculuklarında azgın dalgalara meydan okuyan bu mazlumların özellikle botlarının nasıl kasten batırıldığını gayet iyi hatırlıyoruz. İnsanlık sadece Akdeniz’de değil, Ege’de ve Meriç’te de sınıfta kalmıştır. Göçmenlerin güvenli yaşam hayalleri, kendilerini ölüme itenler tarafından Ege’nin sularına gömülmüştür.” dedi.
Erdoğan, Türkiye ile Yunanistan sınırında mültecilere Yunan güvenlik güçleri tarafından açıkça zulüm edildiğini, utanç verici sahnelerin yaşadığını anımsattı.
Avrupa Birliği Ajansı Frontex’in de bu hak ihlallerine ortak olduğunu belirten Erdoğan, “Türkiye, kıtaların ve kültürlerin kavşağında bulunan bir ülke olarak göç olgusuna asla yabancı değildir. Asırlardır doğudan batıya, kuzeyden güneye kıtalar ve bölgeler arasındaki insan hareketliliğinin merkezinde biz yer alıyoruz.” diye konuştu.
“Biz kapılarımızı açtık”
“Engizisyondan kaçan Museviler başta olmak üzere son 500 yılda zulme uğrayan, baskı gören, inancı, rengi, kültürü dolayısıyla ayrımcılığa maruz kalan milyonlarca insana biz kapılarımızı açtık.” diyen Erdoğan, ‘tahtımı veririm, tacımı veririm ama devletime sığınan mazlumları asla vermem’ diyen bir devlet geleneğine sahip olduklarına dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kafkasya’daki kardeşlerimiz de Balkanlar’daki soydaşlarımız da başları dara düşünce hep bizim topraklarımıza sığındılar. Nazilerin gadrine uğrayan yüzlerce bilim insanına 1930’larda bizim üniversitelerimiz sahip çıktı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa’daki Türk diplomatlar her türlü riski göze alarak Türk pasaportu ile yüzlerce mazlumu soykırımdan kurtardı. Hem Halepçe katliamından sonra hem de 1. Körfez Savaşı sırasında Irak’tan kaçan yüz binlerce Kürt kardeşlerimize biz kapımızı açtık. Kırım’dan, Ahıska’dan, Türkistan’dan, Bulgaristan’dan göç etmek zorunda kalan soydaşlarımızı yine biz bağrımıza bastık. Tarih boyunca başı dara düşen, zulme ve katliama uğrayan herkese güvenli bir liman, şefkatli bir yuva olduk. Sınırlarımıza gelen hiç kimseyi etnik kimliği, dini, kültürü, meşrep ve mezhebi sebebiyle geri çevirmedik.”
ABD’nin politikalarını eleştiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bunların mültecilere sahip çıkmak gibi bir derdi yok, dert başka. Hala bunlar terörle, teröristlerle beraberler. Dostlar, dostluğunu icra ettiği müddetçe gönlümüzü açarız. Ama etmezlerse bugüne kadar ne yaptıysak bundan sonra da onu yaparız.”
“AB elini taşın altına koymadı”
Erdoğan, “AB, Yunanistan’a 100 bin sığınmacı için 3 milyar avro destek verirken Türkiye’deki 4 milyon sığınmacı için elini taşın altına koymadı.” dedi.