Başbakan Kiriakos Miçotakis, Güney Kıbrıs tarafının vetosuna ve sürekli gerilemelerine takılıp kalan 2 milyar euroya mal olan Girit-Güney Kıbrıs-İsrail elektrik enterkonnksiyonu konusuna bizzat el atarak konuyu kendi üstüne aldı.
Başbakan Miçotakis’in bizzat Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Hristodulidis’i telefonla arayarak Lefkoşa’nın reddini tersine çevirmeye davet ettiği ileri sürülüyor.
Girit-Güney Kıbrıs-İsrail elektrik enterkonnksiyonu ara bağlantısının çok büyük bir enerji ve jeopolitik konu olduğundan Amerika’nın güçlü bir ilgisinin olduğu belirtiliyor.
Bu nedenle Başbakan Miçotakis’in devreye girdiği, Lefkoşa’nın tepkisini yenmek ve projeyi sürdürmek amacıyla yakın zamanda Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile açık ve dürüst bir telefon görüşmesi yaptığı belirtiliyor. (Diğer kaynaklara göre ise iki defa telefonla görüştü).
Anlaşıldığı üzere, görüşmeler bu kadar üst düzeyde yapılacak kritik bir aşamaya gelmişse ortada büyük bir sorunun var olduğu kesin.
Başbakan Miçotakis’e çok yakın olan bir üst düzey yönetici, “İki ülkenin Bakanlıkları ve Kuruluşlar Yunanistan’ın Bağımsız Elektrik İletim Operatörü (ADMIE) ve Güney Kıbrıs’ın da Kıbrıs (Güney) Enerji Düzenleme Kurumu (RAEK) proje konusunda görüş ayrılığına düşünce proje çıkmaza girdi ve Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis oyunu bizzat kendi üzerine aldı” dedi. Oysa konuya ilişkin Başbakanlık Maksimu Sarayı’ndan ise tartışmaların özüne dair kuşkulu bir sessizlik sürüyor.
Yunan basınının bir bölümünde konuya ilişkin yer alan haberlerde, Hristodulidis hükümeti daha önce, yabancı bir kurum tarafından maliyet-kazanç çalışmasının değerlendirilmesini şart koşarak, Büyük Deniz Bağlantısı’nın (Great Sea Interconnector) öz sermayesine giriş senaryosu konusunda tamamen olumsuz görünüyordu, oysa şimdi de bunu tartışıyor gibi göründüğü ileri sürülüyor.
Ancak Güney Kıbrıs Enerji Bakanı Giorgos Papanastasiu’nun, Yunanistan’ın Bağımsız Elektrik İletim Operatörü (ADMIE) CEO’su Manos Manusakis’e yazdığı son mektupta, Güney Kıbrıs tarafının projenin öz sermayesine girmeyi yeniden değerlendirdiği ve bunun nasıl yapılacağına dair teknik detayları tartıştığı görülüyor.
Ancak Güney Kıbrıs projenin ortak sahibi olmak ve onu ortak olarak yönetmek istiyor; bunun da her zaman uluslararası bir kurumun maliyet-kazanç çalışmasına (CBA) bağlı olmasını şart olarak ileri sürmekteydi, ancak yaşanan gelişmeler sonrasında bunun da ikinci planda kaldığı görünüyor.
Mektupta, Güney Kıbrıs tarafının projenin uygulayıcı organı Yunanistan’ın Bağımsız Elektrik İletim Operatörü (ADMIE) ile katılımı konusunda özel bir görüşme yapmaya hazır olduğu belirtiliyor.
Bu gelişmelerden birkaç gün sonra, geçmişte pek çok kez olduğu gibi Güney Kıbrıs tekrar başa döndü.
ADMIE Genel Müdürü Manos Manusakis, Kıbrıs (Güney) Enerji Düzenleme Kurumu’nun kararının revizyonunu talep edeceğini ve “aksi takdirde Yunanistan-Güney Kıbrıs elektrik enterkonneksiyon projesinin sürdürülemez olduğunu ve duracağını” belirtti.
Güney Kıbrıs Enerji Düzenleme Kurumunun kararı, projenin önceki uygulayıcı kuruma ait olduğu dönemde alınan önceki gelir metodolojisi kararını bozuyor ve buna dayanarak ADMIE, Ekim 2023’te projeyi üstlenmek için yatırım kararı vermişti.
Beklenen oldu ve ADMIE kolları kaldırdı ve Amerikalıların da büyük ilgisini çeken, büyük jeostratejik öneme sahip mega sorunun yalnızca siyasi müdahaleyle çözülebileceğini açıkladı.
Son zamanlarda Amerikan devlet fonu DFC’nin, çok önemli bir gelişme olan Büyük Deniz Enterkonneksiyon ile, Yunanistan-Güney Kıbrıs-İsrail enterkonneksiyon projesine girmek için 1 trilyon (bir trilyon) mevcut hissesinin resmileştirildiğini hatırlamamızda fayda var. Amerikalıların dahil olmasıyla da bu önemli enerji projesinin uygulanması için yeni yollar açılıyor. Bu yüzden Başbakan Miçotakis de konuya bizzat dahil olarak sorunun çözülmesi için Hristodulidis ile defalarca telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıktı.
Başbakan Miçotakis’in bizzat devreye girmesiyle Yunan ve Güney Kıbrıs hükümetleri arasındaki üst düzey istişarelerin, projenin Güney Kıbrıs için faydalı olduğunun daha net anlaşılmasına yardımcı olup olmayacağını zaman gösterecek.
Geçmişte birkaç kez Güney Kıbrıs tarafı prosedürleri yürütmeye yönelik siyasi irade işaretleri göstermişti, ancak bu süreçte geri çekilme ve olumsuz bir tutum ortaya çıktı ve her türlü iyi atmosfer altüst oldu, güvensizliğe yol açtı ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin çıkmazına neden oldu.
Bu amaçla önceki günlerde Başbakanlık Maksimu Sarayı’nda Başbakan Miçotakis başkanlığında Çevre ve Enerji Bakanı Theodoros Skilakakis ve ADMIE CEO’su Manos Manusakis ile bir toplantı gerçekleştirildi.
Bu toplantıda Çevre ve Enerji Bakanı Theodoros Skilakakis’in bile Lefkoşa’yı etkileyemeyeceğini gören Başbakan Miçotakis, bizzat harekete geçme kararı aldı.
Şimdi tüm gözler, 20 Temmuz’da Güney Kıbrıs’a gidecek olan Başbakan Miçotakis ile Hristodulidis arasında yapılacak toplantıya çevrildi.
Ancak Başbakan Miçotakis’ten önce Lefkoşa’ya ADMIE Genel Müdürü Manos Manusakis gidecek. Manusakis proje için yürütülen maliyet-kazanç çalışmasının tüm içeriğini Papanastasiu’ya sunacak, bir ön ikna etme girişiminde bulunacak.
Lefkoşa’nın projenin inşaat döneminde maliyetin bir kısmının tüketiciler tarafından karşılanan sistem kullanım bedellerine aktarılmaması yönündeki sert tutumu, Güney Kıbrıs Enerji Bakanı Georgios Papanastasiu’nun geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarıyla da desteklendi.
Güney Kıbrıs merkezli RIK televizyonuna konuşan Papanastasiu, “RAEK’ın (Güney Kıbrıs Enerji Düzenleme Kurumu RAEK) kararı tüketiciler için faydalı görülse de aynı şey mali açıdan yük taşıyan ve sürdürülebilir olmayabilen proje için geçerli değil” ifadelerini kullandı.
Bir diğer büyük soru ise halihazırda 657 milyon Euro ödeyen AB ve Komisyonun ne yapacağı. ADMIE’nin 130 milyon euroya yakın taksit ödemesiyle bugüne kadar 50 kilometre kablo döşeyen Fransız Nexans şirketi, gelişmeleri kaygıyla izliyor.
Ancak 100 milyonluk sübvansiyonu ödememesi ve Great Sea Interconnector’ın hisse sermayesine iştirak olarak Kurtarma Fonu’ndan eşit miktarda kredi kullanılması konusunda Komisyonla görüşme halinde olması, Güney Kıbrıs Rum tüketiciler için kaçınılmaz bir yük anlamına geliyor.
Çünkü bu miktar, inşaat işlerinin ve projenin güvence altına aldığı sübvansiyonların bir kısmından düşülerek 657 milyon euroluk Avrupa kaynaklarıyla birlikte 750 milyon euroya ulaştı. 100 milyon çıkar çıkmaz, toplam hibe miktarında birilerinin kapatmak zorunda kalacağı ciddi bir boşluk yaratılıyor.
Proje bedelinin bir kısmının sosyalleştirilmesine ilişkin tutarın düzenleyicilerin kararıyla artırılması ve aradaki farkın Güney Kıbrıslı ve Yunanlı tüketiciler tarafından ödenmesi gerekiyor.
Temel, 2017 yılındaki ilk anlaşmanın (Sınır Ötesi Maliyet Tahsisi-CBCA) dağıtımıdır ve buna göre %63’ü Güney Kıbrıslı tüketiciler ve geri kalan %37’si Yunanlılar tarafından karşılanacaktır.
Bu da %63-%37 değişmediği sürece orantılı bir ücretlendirme olacağı anlamına geliyor. Güney Kıbrıslılara ilave 63 milyon euro, Yunanlılara ise 37 milyon euro ceza verilecek.
En olası senaryo, iki düzenleyicinin 2017 CBCA’yı değiştirmesi ve tüketicilerin artan ağ kullanım ücretleriyle karşı karşıya kalmasıdır.
Esasında AB, iki düzenleyici kurum olan Atıklar, Enerji ve Su Düzenleme Kurumu (RAAEY) ve Güney Kıbrıs Enerji Düzenleme Kurumu’na (RAEK), projenin kendisi tarafından belirlenen zaman çizelgeleri dahilinde kararların verilmesine yönelik bir zaman çizelgesi üzerinde anlaşmaya varma çağrısında bulunmaktadır.
Bu, Yunan hükümetinin Enerji ve Su Düzenleme Kurumu’na (RAAEY) gönderdiği ve projeyi desteklediği ve projeden hızla vazgeçildiği bir mektup da dahil olmak üzere son zamanlarda gerçekleşen birçok hamleden biri.
Güney Kıbrıs projeden ne zaman ve neden çekildi?
Hristodulidis hükümetinin, Güney Kıbrıs Cumhuriyeti’nin projeye sübvansiyon olarak 100 milyon euro ödemesi yönündeki daha önceki taahhüdünden geri çekilmesi kararı, bir yıldırım işareti değildi.
Önceki Anastasiadis hükümeti projeye 100 milyon euro destek verme kararı alırken, önceki uygulayıcı kurum olan Euroasia Interconnector ile yapılan anlaşmanın ardından şimdiki hükümetin niyeti farklı görünüyor.
Lefkoşa’nın belirttiği gibi, ADMIE’nin yakın zamanda sunduğu maliyet-kazanç çalışması uluslararası bir firma tarafından değerlendirildiği sürece yukarıdaki tutarı projenin öz sermayesinden pay almak için kullanmak istediği söyleniyor.
Lefkoşa, Büyük Deniz Bağlantısı’nın sermayesinden pay olarak Kurtarma Fonu’ndan alacağı 100 milyon euroluk krediden yararlanmak için Komisyonla görüşme halinde.
Ancak bu miktar, inşaat çalışmalarının ayrılmaz bir parçasıydı ve proje tarafından sağlanan sübvansiyonlar, 657 milyon euroluk Avrupa kaynaklarıyla birlikte 750 milyon euroya ulaştı.
Bu verilere sahip olan ADMIE, projeyi Euroasia Interconnector’dan üstlenmiş, bunları esas alarak toplam bütçesi 2 milyar euro olan projenin finansmanı için bankalarla görüşüyor.
Proje maliyetlerinin bir kısmının sosyalleştirilmesine ilişkin tutarın artırılması gerekmektedir.
Güney Kıbrıs tarafının isteksizliği işleri daha da karmaşık hale getirme tehlikesi taşıyor; çünkü sübvansiyon miktarı Avrupa Bağlantı Tesisi (CEF) aracılığıyla Komisyon tarafından onaylanan 657 milyon euroda kalırsa, düzenleyiciler anlaşmayı sınır ötesi olarak gözden geçirmek zorunda kalacak.
Bu, %63’ünün Güney Kıbrıslı tüketiciler, geri kalan %37’sinin ise Yunanlılar tarafından karşılanacağı ilk maliyet paylaşımı anlaşmasıdır.
657 milyonluk AB desteği
Sonunda projeye verilen destek 657 milyon euroyla sınırlı kalırsa, o zaman boşluğun Yunanistan ve Güney Kıbrıs tüketicilerine orantılı olarak yük olacak düzenleyici kararlarla doldurulması gerekecek. Projenin kalan CAPEX’ini ödemeleri istenecek.
CBCA’nın revize edilmesinin gerekeceği böyle bir senaryoda, proje hakkında bilgisi olan kişilerin açıkladığı gibi, maliyetlerin tahsisi Güney Kıbrıslı tüketiciler için son derece külfetli seviyelere ulaşabilir. Hatta yüzde 63-37’nin yüzde 80’i Güney Kıbrıs, yüzde 20’si Yunan tarafı haline gelebilir.
2017 yılındaki orijinal CBCA’da öngörülen %63 (Güney Kıbrıslılar) ve %37 (Yunanlılar) oranı, “Ariadne Interconnector” yani Atina-Girit bölümünün o dönemde mevcut olmadığı mantığına dayanıyordu.
Avrasya Interconnector 2017 yılına kadar Atina’ya kadar ulaşıyordu. Girit bölümünün 2019 yılı sonunda ayrılmasına karar verildi. Ancak Yunanistan-Güney Kıbrıs bağlantısına ilişkin orijinal plan, iki ülke ağlarının bugünkü gibi Damasta Kandiye’de (İraklio) değil, Atina’da birleştirilmesini öngörüyordu.
Bu şekilde Yunan tüketicilere uygulanan %37’lik ücret o dönemde haklı görülüyordu, çünkü Girit – Atina tüm projenin ayrılmaz bir parçasıydı.
Ancak beş yıldır yukarıdaki arayüzün orijinal ana hat ile bağlantısı kesilmiş durumda ve şu anda tamamlanma aşamasında.
Maliyet paylaşımı yeniden baştan yapılırsa yükü Güney Kıbrıs tarafı üstlenecek, Yunan tarafı ise yüzde 20’nin bile altında bir yüzdeye katlanabilecek.
Güney Kıbrıs, enerji izolasyonundan kurtulmak ve Yenilenebilir Enerji Projelerinin (APE) yerel üretimi için tek Avrupa pazarına giden yolu bulmak için acilen ara bağlantıya ihtiyaç duyan ülkedir. Ayrıca kirlilik haklarının satın alınması için her yıl 275 milyon euro ödeyen de Güney Kıbrıs. EAC’nin son iki yıldır sürekli olarak talep ettiği miktar bu.
Hangi lobi projeyi istemiyor?
Bazıları projeyi istemiyor, dolayısıyla proje giderek daha fazla bulanık sulara sürükleniyor, ancak Güney Kıbrıslıların tereddütleri devam ederse ve Lefkoşa’nın tutumu tüketicilere ilave 100 milyon euroluk yük bindirilirse, sorumluluğu kimin üstleneceği sorusu ortaya çıkıyor ve buna da Lefkoşa’da enerji lobilerinin tepki gösterdiği ima ediliyor.
Güney Kıbrıs’ta, tüketicilerin bir projeye inşaat aşamasında, yani daha inşa edilmeden önce para ödemek zorunda kalmasının duyulmamış bir durum olduğunu söyleyen sesler var.
Maliyet ve projeye katkılar
Ancak şimdilik projenin finansmanı AB’nin teklif etmeye karar verdiği 657 milyon euroyu buluyor. Her ne kadar projenin maliyeti 1,5 milyardan 1,9 milyara revize edilse de AB, açıkladığı sponsorluğu artırmayı düşünmüyor.
Dolayısıyla CBCA’da sponsorluk olarak 750 milyon eurodan söz edilen şartı yerine getirmek için geri 100 milyon euro kaldı. Yakın zamana kadar RAEK, RAE, EuroAsia (ve şimdi ADMIE), 100 milyonluk açığın, Anastasiadis Hükümeti’nin Kurtarma Fonu aracılığıyla önceki Uygulayıcı Kuruma vaat ettiği 100 milyonluk tutarla kapatılacağına inanıyordu.
Hristodulidis hükümetinin yeni yönelimi ışığında, sponsorluklardaki 100 milyonluk boşluk, Kurtarma Fonu tarafından karşılanmayacak. Dolayısıyla bunu kim karşılayacak? Büyük olasılıkla elektrik tüketicileri.
Bu karmaşık konuya ilişkin taraflardan gelen bilgiler, Avrupa Komisyonu’nun iki düzenleyici otoritenin yanı sıra ADMIE ve iki hükümet (Yunanistan-Güney Kıbrıs) tarafından işaret edilen sorunun farkında olduğunu belirtiyor.
Aynı bilgiler, Güney Kıbrıs hükümetinin Yunan ADMIE adına Exergia tarafından yürütülen maliyet-kazanç çalışmasından memnun kalması ve Büyük Deniz Enterkonnektörü’nün hisse yapısına katılma kararını kesinleştirmesinin ardından, daha sonra CBCA’yı, AB finansmanıyla aynı şekilde, iki düzenleyiciye 750 milyonluk finansman yerine 657 milyonluk finansmanın gerekli olacağı şekilde değiştirmeleri için baskı yapılacak.
Bu şekilde, eksik olan 100 milyon euro, denklemde eksik olan diğer 1,2 milyar euro ile birlikte tüketiciler tarafından elektrik faturaları aracılığıyla ödenecek.
ADMIE tarafından maliyetlerin karşılanmasıyla ilgili sıcak konu açık kalmaya devam ediyor ve bu durum, ADMIE’nin 1/1/2024 olarak kabul ettiği projenin başlangıcının ilk gününden itibaren Uygulama Organının elektrik tüketicileri aracılığıyla gelir elde etmesi için Güney Kıbrıs’ın RAEK kurumuna bir karar alması konusunda baskı yapıyor. Avrupa Komisyonu da aynı yönde, hem de güçlü bir baskı uyguluyor.
Öte yandan Güney Kıbrıs’ın RAEK kurumu, Yunanistan’ın ADMIE şirketine, finansal veriler ve teknisyenlerle ilgili talep ettiği ve kısmen aldığı tüm verileri alıp değerlendirmediği takdirde bu aşamada tüketicilerden ücretlendirme başlatılmasına ilişkin bir karar almayacağını açıkça belirtti.
Bilgilere göre, RAEK’in pozisyonunun, olası haksız suçlamalarla tüketicilerin çıkarlarını etkileyecek herhangi bir karar öncesinde, Uygulama Organının kendisine sunması gereken tüm gerekli verilerin değerlendirilmesi gerektiği yönünde olduğunu göstermektedir. Bunlar arasında ADMIE’nin nihai maliyet-kazanç analizi de yer alıyor.
“EuroAsia Interconnector”, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail için büyük jeopolitik, stratejik ve ulusal öneme sahip ortak çıkarların sembolik bir projesi olabilir, ancak bölgemiz bir kez daha orantısız yükü üstlenmeye ve Güney Kıbrıs’ın enerji izolasyonunu üstlenmeye davetiye çıkarmaktadır. Güney Kıbrıs’ın Korakia Belediye sınırları üzerinden Girit’i Atina’ya bağlayan ilk proje için hükümetin taahhütlerini henüz yerine getirmediği olumsuz bir dönem halen devam ediyor.
Güney Kıbrıs Malevizio Belediye Meclisi’nin 27 Aralık 2022’de aldığı ve Güney Kıbrıs’ın ikinci kablo bağlantısı hakkında olumsuz görüş veren resmi kararında, hükümetin tutarsızlığı vurgulanıyor.
Kararın ayrıntılı gerekçesinde, diğer şeylerin yanı sıra, ADMIE ve bağlı kuruluşu Ariadni Interconnection ile yapılan anlaşmaya ilişkin harfiyen uyulmasına rağmen, aynı zamanda Enerji Bakanlığı yönetimi, Yeşil Fon aracılığıyla iki milyon euronun geri dönüşü için sessizliğe devam ediyor.
Malevizio Belediye Meclisi tarafından alınan kararda, “Birinci anlaşmanın tamamı uygulanmadan ikinci bir arabağlantı planlanamaz” vurgusu yapılıyor.
Bu noktada, Güney Kıbrıs ve Girit’in 898 km kablo uzunluğuna sahip elektrik enterkonneksiyon projesinin nihai tasarımının, ilgili Girit ve Atina projesi örnek alınarak modellendiğini belirtmekte fayda var. Malevizio bölgesi için bu çifte sıkıntı ne Fodele ve Damastas Yerel Topluluk Meclisleri ne de Belediye Meclisi tarafından kabul edilmiyor.