Türkiye Cumhuriyeti Gümülcine Başkonsolosu Osman İlhan Şener nezaket ziyaretleri çerçevesince Kozlukebir Belediyesi’ni ziyaret etti. Ziyaret sırasında yaptığı selamlama konuşmasında, “Azınlıkları engel değil, zenginlik olarak görmeliyiz. Artık diplomaside yalancılara yer yok. Ben kapılar kapalıyken farklı konuşup, kapıdan dışarı çıktığımda farklı konuşan bir insan olmayacağım. Yunan makamalarıyla elbette diyalog içinde olacağım. Yunanistan’daki her Türk diplomatı gibi benim asil görevim, Türk Yunan ilişkilerinin ilerlemesine katkıda bulunmaktır. Sizler Yunan vatandaşısınız. Dolayısıyla sorunlarınızın çözümünü Atina’da aramalısınız.” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti Gümülcine Başkonsolosu Osman İlhan Şener nezaket ziyaretleri çerçevesince 13 Temmuz 2012 tarihinde Cuma günü Sirkeli köyü merkezli Kozlukebir Belediyesi’ni ziyaret etti. Başkonsolos İlhan Şener’i başta Kozlukebir Belediye Başkanı İbrahim Şerif olmak üzere, Meclis Başkanı Rıdvan Mustafa, Belediye Başkan Yardımcıları Aydın Başoğlu, Ekrem Halil, Muzaffer Molla, Toplumsal Hareket Başkanı Sadettin Şakir Hüseyin, Meclis Üyeleri ve Dostluk Eşitlik Barış Partisi Gençlik Kolları Başkanı İkbal Karasaliosman kapıda karşıladılar. Bir süre belediyenin Meclis Salonu’nda görüşen Başkonsolos İlhan Şener ve Belediye Başkanı İbrahim Şerif karşılıklı görüş alış verişinde bulundular.
Başkan İbrahim Şerif burada bu ziyarete ilişkin yapmış olduğu kısa konuşmasında öncelikle belediyenin idari yapısı hakkında bilgi verdi ve bu ziyaretten dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Başkonsolos İlhan Şener:“Seçilmiş müftüler, görevdeki milletvekilleri ve seçilmiş belediye başkanlarının ortak özelliği, soydaşlarımızın ortak özelliğini ve hür iradelerini yansıtmaktır.”
Daha sonra T.C. Gümülcine Başkonsolosu İlhan Şener burada yapmış olduğu konuşmasında bölgeye yabancı olmadığını 1994 yılından beri burada çeşitli vesilerle bulunduğunu ifade etti.
Başkonsolos Şener konuşmasında şunları söyledi:
“İlk görevim Üsküp’teydi. Daha sonra Selanik’te Muavin Konsolos olarak görev yaptım. Bunun devamında Afganistan’da bir yıl görev aldıktan sonra 4 yıl da Atina Büyükelçiliği’nde görevde bulundum. Burada Batı Trakya dosyasını bizzat ben takip ediyordum, konulara nispeten vakıf olduğum söylenebilir. Bunlar benim için bir avantaj diye düşünüyorum. İlk nezaket ziyaretlerimi de faziletli müftülerimize gerçekleştirerek, onların hayır ve dualırını aldım. Sayın Büyüküleçimiz de buraya geldiğinde söylemişti; soydaşlarımızın liderliğinde üç tane saç ayağı var. Bunlar seçilmiş müftüler, görevdeki milletvekilleri ve seçilmiş belediye başkanlarıdır. Bunların ortak özelliği soydaşlarımızın ortak özelliğini ve hür iradelerini yansıtmaktır. Siyaset dışı konumlarından dolayı, burada müftülerin konumu biraz daha farklı, toplumun manevi önderleridir. Milletvekilleri de Atina’da. Dolayısıyla burada asıl iş belediye başkanlarına düşüyor. Çünkü Yunanistan’da ne yazık ki ekonomik bir kriz var. Çok ciddi ve çağdaş Yunan tarihinin en büyük ekonomik krizi. Biz tabi Yunan halkının bu krizi atlatacağını düşünüyoruz. Yunan halkının dinamizminine inanıyoruz. Soydaşlarımız da bu krizden etkilendiler. Yunanistan’da herkesin bildiği gibi Kalikratis planı oldu, bu çerçevede belediye başkanlarının yetkileri ve sorumlulukları arttı, am bütçe azaldı. Ben Yunan makamlarıyla yapmış olduğum bütün görüşmelerde çok açık sözlü davranıyorum.”
“Biz bir defa Osmanlı torunuyuz. Osmanlı’dan bir Al-i Cenaplığı, bir hoş görüyü gördük”
“Artık diplomaside yalancılara yer yok. Ben kapılar kapalıyken farklı konuşup, kapıdan dışarı çıktığımda farklı konuşan bir insan olmayacağım. Yunan makamalarıyla elbette diyalog içinde olacağım. Yunanistan’daki her Türk diplomatı gibi benim asil görevim, Türk Yunan ilişkilerinin ilerlemesine katkıda bulunmak. Bunu da Yunanlı dostlarla işbirliği içinde yapacağız. Ama burada bir azınlık var ve bu azınlığın sorunları var. Azınlığın sorunları yok diyebilir miyiz? Bu Deve kuşunun kafasını toprağa gömmesine benzer. Sizler Yunan vatandaşısınız. Dolayısıyla sorunlarınızın çözümünü Atina’da aramalısınız.
Biz Türkiye’de azınlık hakları alanında çok ciddi adımlar attık. Bilhassa dini özgürlüklerde bu çok açıktır. Bunu da hiç bir karşılık beklemeden yapıyoruz. biz vatandaşalarımızın sorun var dediği şeyi sorun olarak kabul ediyoruz. Şimdi Patrik Barthelemeos çıkıp ‘Benim şu sorunum var’ derse sorunun yok diyebilir misiniz? Yani sorun var ki sorun var deniyor. Biz bunların hepsine olumlu yaklaştık. Biz bir defa Osmanlı torunuyuz. Osmanlı’dan bir Al-i Cenaplığı, bir hoş görüyü gördük. Biliyosunuz Patrik Barthelemeos Sümela’da, Efes’te, Akdamar’da ayinler düzenliyor, ‘Ruhban’ım kalmadı’ diyor Sent Sinot Meclisi’ne başvuran yabancı din adamalarına Türkiye devleti olarak Türk vatandaşlığı verdik. Büyük Ada Yetimhane binasını iade ettik. 1934 yılında el konulan vakıf mallarını iade ediyoruz. Azınlık okullarına hiç bir şekilde kısıtlama yapmıyoruz. Çünkü onlar bizim vatandaşımız. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlet ise, vatandaşlarının sorunlarını çözmek zorunda. Bizm de tabi ki istenmeyen hatalarımız oldu. Ama geçmişi geçmişte bırakmak lazım. Azınlıkları engel değil, zenginlik olarak görmeliyiz. Yunanlı dostlarımzın da artık bu noktada olduklarını anlıyoruz. Görüştüğüm tüm yetkililer, azınlığın burada bulunmasını bir zenginlik olarak gördüklerini söylediler.”
“1999 yılında Türkiye’de deprem olduğu zaman, biz Yunanlı dostlarımızın uzattığı yardım elini unutmadık. Biz de onlara uzattık”
“1999 yılında Türkiye’de deprem olduğu zaman, biz Yunanlı dostlarımızın uzattığı yardım elini unutmadık. Biz de onlara uzattık. Şimdi komşu komşuyla kavga eder, siz diğer mahalledeki adamla kavga etmezsiniz. Ama akşam başınıza bir şey geldiği zaman, yardımınıza ilk o komşunuz koşar. Bizim de hikayemiz budur. Ama hakikaten Türk Yunan ilişkilerinde bu soruları geride bırakıyoruz. Her iki ülkelerin siyasetçileri artık ileriye bakıyorlar. Sorunları da çözüyoruz. Biz azınlık hakları alanında çok ciddi adımlar attık ve koşuyoruz. Hiç bir karşılık da beklemiyoruz. Azınlık haklarında, insan haklarında karşılık olmaz. Ama karşılık olmasa da bir paralel adım bekleniyor. Yunanlı dostlarımız da bu adımı atabilir. Esasen son dönemlerde bu adım da atılmadı değil. Mesela S.Ö.P.A.’nın kapatılması iyi bir gelişme. Azınlık okullarının birleştirilmesi süreci oldu. Sayın Hacıosman ve sayın Mandacı bu konuda çok uğraştılar. Müftülük konusunda bir diyaloğun başladığını söyleyebiliriz, bunu basın da yazdı. Ama Yunanistan’ın şu anda önceliği ekonomik kriz. İnşallah bunu hayırlısıyla atlatırsa sizlerin sorunlarında da ilerlemeler kaydedileceğini düşünüyoruz. Sayın Başbakanımız Düsseldorf’ta yapmış olduğu konuşmada dahi ağzından Batı Trakya’yı düşürmüyor. Sayın Bakan’ımızın Batı Trakya’ya yönelik ilgisini, sevgisini, hasletini zaten biliyorsunuz ve buradaki ziyaretinin ardından çok memnun ayrıldı.
Yunanistan’ın çok ciddi bir ekonomik krizin içinde bulunuyor. Bu kriz soyldaşlarımızı da etkilemiş durumda. Tütünün geleceği yok deniliyor. Buradaki soydaşlarımızın alternatif ürünlere yönelmesi şart. Biz anavatan Türkiye olarak her zaman soydaşlarımızın yanında olacağız. Başkonsolosluk kapımız herkese açık, randevu istemeyin, vermeyiz. Çünkü evinize giderken randevu istiyor munuz? İstemiyorsunuz. Evinize gelir gibi ravdevu almadan geleceksiniz. Her türlü davetinizi, sorununuzu dinlemeye hazırız. Teşekkür ediyorum.”
Kozlukebir Belediyesi ziyaretinin ardından Başkonsolos İlhan Şener ve Belediye Başkanı İbrahim Şerif Cuma namazını kılmak üzere yürüyerek Sirkeli Cami’ne geçtiler. Namaz öncesi Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif’in de vaaz verdiği camide, burada köy halkı ile birlikte Cuma namazını kılan sayın İlhan Şener, daha sonra köydeki cenaze törenine katıldı. Aynı köyden hakkın rahmetine kavuşan Karaboz İsmail Hüseyin’in ailesine taziye dileklerinde bulunan sayın Şener buradaki cenaze duasına katıldıktan sonra köy kahvesinde bir Türk kahvesi içerek köyden ayrıldı.
