Ana Sayfa Batı Trakya Haberler 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ, KALKIŞMASI VEYA TEŞEBBÜSÜ DEĞİL, TAM BİR TERÖR SALDIRISIDIR!

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ, KALKIŞMASI VEYA TEŞEBBÜSÜ DEĞİL, TAM BİR TERÖR SALDIRISIDIR!

27
0

15 Temmuz günü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin birliği, büyük Türk milletinin beraberliği ve Anavatanımızın toprak bütünlüğü hedef alınması ve gerçekleştirilen eylem darbe girişimi, kalkışması veya teşebbüsü değil, tam bir TERÖR SALDIRISIDIR!

15 Temmuz günü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin birliği, büyük Türk milletinin beraberliği ve Anavatanımızın toprak bütünlüğü hedef alınması ve gerçekleştirilen eylem darbe girişimi, kalkışması veya teşebbüsü değil, tam bir TERÖR SALDIRISIDIR!

15 Temmuz’un üzerinden tam bir yıl geçti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve büyük Türk milleti 100 yıllar konuşulacak, tartışılacak ve hafızalarda yerini alacak olan 15 Temmuz gününü asla unutmayacaktır. Bizler de gazeteciler olarak yazılarımızla unutulmamasını ve gelecek nesillere aktarılmasına yardımcı olmalıyız. Olmalıyız, ki gelecekte bırakın bir daha darbe girişimini, etrafımızda aç kartallar gibi dolaşanların, fırsat kollayanların akıllarına dahi getirmemelerini sağlamalıyız. Bunu onların bu hasta ruhlarının içine işletmeliyiz ki dünya ulus görsün, vatanını, bayrağını seven inançlı bütün bir millet görsün. 15 Temmuz gününü konuşurken sarf ettiğimiz sözleri, yazı kaleme alırken kullandığımız kelimeleri doğru seçmemiz gerekmektedir. Çünkü 15 Temmuzu gelecek nesiller bizden öğrenecekler.

Bu haince ve kalleşçe yapılan saldırının elebaşı hain Fethullah Gülen diyor isek ve adına da FETÖ yani Fethullahçı Terör Örgütü diyor isek, 15 Temmuz günü yaşadıklarımız darbe girişimi, kalkışması veya teşebbüsü değil, tam bir TERÖR SALDIRISIDIR!

Buna darbe denilemez!

15 Temmuz terör saldırısı gerçekleştiği o gece bir çalışma için Yunanistan’ın Mora bölgesinde bulunuyordum. Televizyonlarda olup biteni anlayınca bunun bir darbe teşebbüsü değil, adeta Anavatanımız Türkiye’nin yok edilmesi için yabancı şer odaklarının desteğiyle top yekün yapılan bir terör saldırısı olduğunu anladım. Çünkü, bugüne kadar yapılan darbeleri incelediğimizde, darbeyi organize eden ve başı çeken her daim Genelkurmay Başkanı ve üst düzey rütbeli Asker olmuştur. Kaldı ki bugüne kadar yapılan darbeler başta Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Milletvekilleri ve TBMM’de bulunan siyasi partilerin liderleri gözaltına alındıktan sonra okunan bildiri ile duyurulur ve büyük Türk milleti haberdar edilirdi. Daha sonra belirlenen noktalara Türk askeri gönderilerek asayişi ve güvenliği sağlamış olurdu. Bütün darbe planlamaları yapılırken ve daha sonra uygulamaya geçilirken kimsenin haberi olmazdı. Ta ki bildiri okunana kadar.

Peki, Türkiye’de 15 Temmuz’da nasıl oldu?

15 Temmuz’da sözde darbe girişimi olduğu gün Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Marmaris’te tatildeyken, Başbakan’da Ankara dışındaydı. Bir bakıyorsunuz ki, boğaz köprüleri, sokaklar ve caddeler Askeri tanklarla kesiliyor. Atatürk havalimanındaki uçuşlar yasaklanıyor. Televizyon kanallarına el konularak yayınlar kesiliyor. Devletin kanalı olan TRT’de ise sunucu hanımefendi sözde darbe bildirisini okuyor kaldı ki, darbelerde bildiriyi görevlendirilen üst rütbeli Asker veya Genelkurmay Başkanı okur. Görüldüğü gibi darbe ben geliyorum demekteydi. Sözde darbe girişimini yapan FETÖ lideri Fethullah Gülen Pensilvanya’dayken, Türkiye’de ki sözde darbeyi yöneten kişi belli değildi.

Daha sonra askeri Helikopterler, F-16 savaş uçakları alçak uçuşlar yaparken Gazi Meclisi, Gölbaşında ki Özel Harekat Daire Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, sarayı ve belirli caddeleri bombalayarak düşmanın dahi yapmadığını, yapamadığını FETÖ alçakça terör saldırısını yapıyordu. Unutmayınız ki, bugüne kadar darbeyi yapanlar ne Gazi Meclisi, ne Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü, nede Devlet kurum ve kuruluşlarını bombalamamıştır. Herşeyden geçtik, sivil halk hedef alınmış, demokrasi uğruna şehitler verilmiştir. Boğaziçi köprüsü üzerinde insanların üzerine yaylım ateş açıldı. Erlere “tatbikat var” denilerek darbe girişiminden habersizdi. Hatta olayın gerçek yüzünü öğrendiklerinde ya silahlarını bırakıp teslim olmuşlardı, ya da birliklerine geri dönmüşlerdi.

Mesela diyoruz ki, FETÖ terör örgütünün PKK, IŞİD ve diğer terör örgütlerinden hiçbir fark yok. PKK ve IŞİD terör örgütleri ise ve yaptıkları haince saldırılar terör saldırısı ise, o halde nasıl oluyor da FETÖ terör örgütünün yaptığı alçakça saldırılarına darbe girişimi veya kalkışması diyebiliyoruz? işte bunu iyi alğılamamız ve gelecek nesillere iyi anlatmamız lazım.

FETÖ terör yapılanması ise 15 Temmuz’da yapılan hain saldırı TERÖR SALDIRISIDIR. 15 Temmuz’da yapılan haince saldırıyı adlandırırken dikkat etmek lazım. Kaldı ki 15 Temmuz’da yaşananlara ve yapılan haince saldırıya darbe girişimi demek bana göre çok hafif kalmaktadır. Bu düpedüz bir terör saldırısıdır. Yabancı güçlerin desteğini alan ve yıllarca kurumların içinde sinsice ve planlı yapılandırılan FETÖ terör örgütü Türkiye’yi yıkmak, kaos çıkarmak ve parçalamak istedi.  

Unutulmamalı ki, 15 Temmuz günü Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve büyük Türk milletine karşı FETÖ tarafından yapılan terör saldırısını yazıp çizerken doğru adlandırılmalı ve doğru bilgiler üzerinden konuşulur tartışılmalıdır. Çünkü gelecek nesiller 15 Temmuz’daki terör saldırısını konu olarak işlediğinde doğru sonuca varabilmesi için doğru kaynaklar ve bilgiler edinmelidir.

Son olarak 7 Ağustos günü İstanbul’da Yenikapı’da gerçekleşen Demokrasi ve Şehitler Mitingine değinmek istiyorum. “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” anlayışı ile hareket eden büyük Türk milleti, dosta güven, düşmana korku salmıştır. Büyük Türk milletinin yenilmişlik nedir bilmediğini 7 Ağustos günü Yenikapı’da bir kez daha tüm dünyaya göstermiştir. Bundan sonra da inşallah gösterecektir.

Gelecek nesiller Batı Trakya’da da şunu iyi bilmelidirler; Terörün vatanı, milleti, dini, ırkı ve rengi yoktur! Anavatan Türkiye’de 15 Temmuz 2016 yılında yaşanan bu alçak terör saldırısıdır, yabancı güçlerin Anavatanımız Türkiye’yi bölüp parçalamaktır asıl hedefi. Ama bundan sonra da böyle bir saldırıya yeltenecek olanlar şunu asla unutmasınlar,  akıllarına dahi getirmesinler.

TÜRK MİLLETİ İRİ OLACAK, DİRİ OLACAK VE ASLA TERÖRE VEDE ONA YANDAŞLIK YAPANLARA BOYUN EĞMEYECEKTİR!

Şimdi sizleri 2009 yılının Haziran ayına götüreceğim. Çünkü önemli bir yazıyı kaleme almıştım o yıl. Bir Yunanlı genç asker bana adeta hainler tarafından kalleşçe yapılan 15 Temmuz terör saldırısının olacağını itiraf etmişti. Zamanınız varsa bu yazıyı lütfen okuyun ve 2009 yılında yazdıklarım 15 Temmuz 2016 yılında yaşandı. Benim görüşüm bu, çünkü 15 Temmuz öncesi ve sonrasında gerçekten uzun yıllardan beri hazırlık yapanlar hepsi birleşti ve Anavatan Türkiye’ye saldırdılar. Bu saldırıyı Türk Milleti onuruyla ve duruşuyla bertaraf etti. Tankların önüne yattı, ama ülkenin parçalanmasına müsaade etmedi.

Acı Ama Gerçek

“Bizi her gün Amerikalı subaylar eğitiyor, 2019 veya daha önce hep birlikte Türkiye’ye saldıracağız ve alacağız, bunu böyle bilsinler.”

Cuma, 26 Haziran 2009 02:00

BİRLİK Gazetesi İlhan Tahsin

Değerli okurlarım, bu hafta size iyi bir haberin ardından iyi bir köşe yazısı yazmak istedim, hepsi sadece bundan ibaret. Ancak yazmaya karar verdiğim yazıyı sizler de okuduktan sonra gerçekleri göreceksiniz. Tabii ki görmek istemeyen zaten her zaman görmek istemez, ancak ben de yazmaya devam edeceğim.

Ülkemiz Yunanistan Dışişleri ve Savunma Konseyi (KİSEA), Kara Kuvvetleri’nde zorunlu askerlik süresinin kısaltılması ile silah harcamalarında indirime gitme kararı aldı. BİRLİK Gazetesi olarak yaklaşık iki yıldan bu yana defalarca yazmış, silah alımının ülkemiz için bir felaket olduğunu söylemiştik. Nihayet sonunda ön tahminlerimizde ne kadar haklı olduğumuz bu gün daha açık bir şekilde ortaya çıkmış oluyor.

Türkiye ve Yunanistan iki komşu ülke. Aynı coğrafyayı paylaşıyor, ancak aralarında ciddi sorunların olduğu da bir gerçek. Ülkemiz Yunanistan bir taraftan Anavatan Türkiye ile dost olmak istediğini belirtirken, diğer yandan ülke içerisinde başta sözde “Pontus Soykırımı” olmak üzere, Ermenilerle işbirliği içerisinde Türkiye aleyhinde çalışmalar yapıyor.

BİRLİK Gazetesi olarak bir kez daha yazıyoruz, gerçek dostluğun olabilmesi için bu tür gizli emellerin ortadan kalkması lazım. Unutmayın, Türkler ve Yunanlılar 600 yılı aşkın bir süre birlikte yaşamışlar, bu tür düşmanlıklara ne gerek var diyoruz. İki komşu ülkenin gerçek anlamda dost olması düşük bir ihtimal olsa da yine tünelin ucunda bir parıltı var. Bu parıltı önce bir ışığa, daha sonra da ışıklandırmaya doğru gidebilir.

Biliyorum bu yol ince, uzun ve sancılı, ancak Yunan halkı başta olmak üzere Yunan gençleri, komşuları olan Türkiye’deki Türk gençliğini örnek almalıdır. Birlikte yaşamanın, dost olmanın yolu gizlice birbirine kin bağlayıp kazık atmaktan geçmez ve olması da mümkün değil.

Geçtiğimiz yıl Gümülcine’de meydanda bulunan kafelerden birinde, TRT’nin Türkiye’den gelen bir ekibiyle oturduk kahve içeceğiz. Oturduğumuz masanın yanında yaklaşık on kişilik gençlerin oluşturduğu bir grup var. İçlerinden birinin doğum günü kutlaması varmış meğerse daha sonra öğrendim. Tabii ki yanlarına oturduk ancak kameramız da yanımızda ve TRT logosuyla masanın üzerinde duruyor. Hafif çakır keyifli 20 yaşlarında bir Yunanlı genç yanımıza sokuldu, selam verdi ve kendisinin o gece doğum gününü kutladığını söyledi bize. Biz de kendisini tebrik ettik ve nice yıllara dedik. Ardından doğum günü pastasından masamıza bir tabak uzanıverdi ve inanın ki sevindim. Yanımızda doğum gününü kutlayan Yunanlı gençler, bizde onların hemen yanında Batı Trakyalı ve Türkiye’den gelmiş Türkler oturmuş neredeyse hep birlikte eğleniyoruz.

Bir ara kameramanımız bana döndü ve şunu söyledi, “İlhan abi, bizim Yunanlılarla bir sorunumuz yok aslında, işte bak ne kadar güzel bir hareket” dedi. Duraksadım ve cevap vermekte acele etmedim. Bilirsiniz bir atasözümüz, “sütte ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş” der. Ben de, “İlhan, sağlı sollu bir ölç biç bu olayı” dedi içimden bir ses ve cevap vermedim, konuyu dağıttım. Çünkü hacı bekler gibi bir şeylerin geleceğini bekliyorum.

Yunanistan’da yaşadıklarım bana bunları öğretti de ondan beklentim var, pozitif veya negatif. Aradan çok geçmeden doğum gününü kutlayan genç arkadaşlarına bir şeyler fısıldadı, yanıma geldi ve “arkadaşlar nereli?” diye sordu. Ben de “Türkiye’den geldiler ve bazı çekimler yapıyorlar” dedim. Devam etti, “sen onlara söyle Konstantinupolis (İstanbul) bizim” dedi. Ben bizim saf tertemiz Yunan dostu Türk genç kameramana doğru eğildim ve o gürültülü ortamın içinde Yunanlı gencin söylediğini aktardım.

Kameraman şöyle bir bozguna uğradı, yaklaşık 10 saniye sonra bana döndü ve “eh o zaman alabilirse gelsin alsın” dedi ve hafif tebessümle gülerek bana baktı. Yunanlı gence aynısını aktardım. Yunanlı genç devam etti, “tabii ki alacağız, ben askerliğimi Limnos (Limni) adasında yapıyorum. Bizi her gün Amerikalı subaylar eğitiyor, 2019 veya daha önce hep birlikte Türkiye’ye saldıracağız ve alacağız, bunu böyle bilsinler” dedi.

Devamını anlattım, bizim kameraman yüzüme bakarak şunu söyledi. “İlhan abi, biraz önce ben Yunanlı halkla aramızda bir sorun olmadığını söylemiştim gecenin başında, sen de cevap vermedin. Şimdi anlıyorum ki neden susmuşsun” dedi.

Meydandan kalktık ve Gümülcine Türk Gençler Birliği’nin bahçesine doğru ilerledik gecenin karanlığı içerisinde. O gece sustum ve konuşmadım. Sonraki sabah konuşmaya karar verdim ve aynen şunları söyledim bizim kameraman genç arkadaşıma.

“Bak kardeşim, davulun sesi uzaktan bir hoş gelir insanın kulağına, sen İstanbul’da yaşıyorsun ve işin gücün kendi yaşamın ve geleceğin. Ama burada durum değişik, Türk kelimesi Yunanlıların hafızasında bir alerji olarak gizli duruyor. Bunu da Yunan medyası yıllarca yaşattı ve halen günümüzde yaşatmaya devam ediyor.

Türkler ve Türkiye hakkında bunu düşünen 20 yaşında Yunanlı bir genç, nasıl dostluk tohumları ekilsin ki? Demek ki daha çok uzun yıllar sancılı birliktelik devam edecek. Sen, Ege adalarında karşılıklı uzo ve rakı içen büyük gazetecilere bakma, onlar gerçekleri çıkarları doğrultusunda görmek istemiyorlar. Sen bari şunu unutma, Türkün Türk’ten başka dostu yoktur, gerisi hikaye” dedim. Keşke olabilse Türk-Yunan dostluğu. Önce isteyenlerin başında geliyorum ve onun için de yazıyorum. O doğrultuda da çalışmalar yapıyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz